23 Şubat 2016 Salı

Cüzdan dolduğu gibi boşalıyor

Cüzdan dolduğu gibi boşalıyor

Türk halkının ‘tasarruf eğilimleri araştırması’na göre gelirler artmasına karşılık, bu durum bir türlü tasarrufa yansımıyor. Kazanılan paranın çoğu hızla harcanıyor. Düşük gelir grubu tasarruf ile pek ilgili değil...

Milliyet gazetesinden Kadife Şahin’in haberine göre, ING Bank Türkiye ve Sabancı Üniversitesi,  Türkiye’nin Tasarruf Eğilimleri  adlı bir araştırmaya imza attı. Buna göre Türkiye’de tasarruflar 1990’dan bu yana düşme eğilimini koruyor.
90’larda yüzde 20’lerin üzerinde tasarruf oranlarıyla dünya ortalamasına yakın olan Türkiye’de şimdilerde oran yüzde 10’lara geriledi. Bireylerin tasarruf etme oranı son üç yıl içinde yüzde 10 - 15 arasında kaydediliyor. Düşük alt gelir grubunda tasarruf oranı sadece yüzde 6 olarak tespit edilmiş.
Araştırmada öncelikle bireylerin gelir seviyelerine bakılmış. Gelir arttıkça tasarruf etme isteği de artıyor. Gelir seviyesi 3 bin TL ve üzerine çıktığında bireylerin yüzde 40’ndan fazlası tasarrufa yöneliyor.
Bireylerin yüzde 45’i tasarruflarını finansal sistem dışında tutuyor. Yastık altında ise TL, döviz ve altın saklanıyor. Finans sistemini tercih edenler ise mevduata güveniyor.
GENÇLERİN HAYALİ TATİL
Araştırmada, tasarrufların düşük oluşunun yatırımlar ve ekonomik büyümeye olan olumsuz etkisinin kaygı yarattığı görüşüne yer veriliyor. Prof. Dr. Alpay Filiztekin ve Dr. Muhammet Mercan imzalı çalışmada öne çıkan noktalar şöyle:
Yurtiçi tasarruf oranlarının düşük olması, dış finansman gerekliliğini artırıyor. Bu da cari işlemler dengesinde büyük açıklar yaratıyor.
18-34 yaş grubunda tasarruf edenlerin oranı yüzde 16 civarında. 55 yaş ve üstü grupta tasarruf isteği yüzde 8’e düşüyor.
İktisatçılar için çalışmadaki şaşırtıcı sonuç, 35-44 yaş grubundakilerin tasarruf eğilimlerinin daha da düşük olması. Buna karşın yaş ilerledikçe daha az oranda birey, daha yüksek oranda tasarruf ediyor. Gençler ise daha çok evlilik ve tatil gibi harcamalar için tasarruf ediyorlar.
ÇALIŞAN KADIN FARKI
Araştırmaya göre erkeklerin yüzde 16’si tasarruf ediyor. Ev bütçesini yöneten kadınlar ise erkeklerden daha az oranda tasarruf ediyorlar. (Yüzde 9)
Kadınlar iş yaşamına katılıp çalışmaya başladıkça çalışan erkeklerden daha fazla ve daha uzun vadeli tasarruf ediyorlar.
‘YALNIZ’ TASARRUFÇULAR!
Eğitim tasarruf bilincinin gelişmesinde önemli bir faktör. Eğitim seviyesi arttıkça tasarruf eğilimleri de artıyor. Yaşanılan hane de farklı tasarruf eğilimlerine yol açıyor. Yalnız yaşayanlar yüzde 19.8 ile en fazla tasarruf edenler. Ailesiyle birlikte yaşayanların yüzde 16.7’i tasarruf ediyor. Evi olan, ya da lojmanda oturanların da tasarruf eğilimi yüksek.
‘OKUL PARASI’ VURUYOR
Çocuk sahibi olmak tasarruf isteğini etkiliyor. Okul çağı öncesinde çocuğu olan insanlar daha yüksek oranda tasarruf ediyorlar. Okula giden çocukları olan bireyler daha düşük oranlı tasarruf grubunda.
Araştırmada gelir durumu ile tasarruf etme nedenleri çok değişmemekle beraber üst gelir grubunda çocuklarla ilgili kaygılar öne çıkıyor.
YASTIK ALTINA DEVAM...
Ev alma ve emeklilik için birikim yapma isteği daha çok orta gelir gruplarında öne çıkıyor. Üst gelir ve düşük gelir grupları ev ve emeklilik için tasarruf etmiyor. Emeklili için tasarrufta az bir oranla da olsa gençler öne çıkmış.  Ev için de daha çok gençler tasarruf ediyor.
Bireylerin yüzde 45’i tasarruflarını finansal sistem dışında tutuyor. Yastık altında TL, döviz ve altın saklanıyor. Mevduat tasarrufta adeta kral. yatırıyor. Hisse senedi, tahvil ve fon alanların oranı yüzde 12.



TASARRUF ETME NEDENLERİMİZ?

- Çocuklar için (% 32.5)
- Yatırım amaçlı (% 31.6)
- Beklenmedik (% 29.6)
- Özel harcama (% 27.6)
- Gayrimenkul (% 14.7)
- Emeklilik (% 11.2)

İKTİSATÇILAR NE DİYOR?

‘Hep harcama teşvik ediliyor’
Taner Berksoy:
Türkiye’de son çeyrek yüzyılda tasarruf oranlarında gerileme var. Bizim ekonomimizde sanayi kesimi harcama üzerine teşvik edilmiştir. Üretilen ürünler rekabetçi değil. İçe dönük üretim yapılır, dışa kapalıdır. İhracat hedefli üretim yeni yeni başladı. Sanayi kesiminin üretim ölçekleri düşüktür ve maliyetleri de yüksek. İçeri satarlar. Bu devlet tarafından desteklenmiştir.
Dolayısıyla bu harcama politikası tasarruflar üzerinde etkili olmuştur. Türkiye’de tasarruf oranları en fazla yüzde 17- 18 olmuştur. Uzakdoğu ülkelerinde tasarruf oranları yüzde 30’lardır. Gelişen bir ülkeyiz. Tasarruf oranlarımızın yüksek olması lazım. 1990’larda biraz iyiydi çünkü faiz oranları ve tasarrufu teşvik eden bir mali sistem vardı.
Daha sonra sürekli düştü. 2001’deki mali krizden sonra alınan tedbirlerle tüketim gözetiliyor. Bunun sonucunda da yatırım ortamı kısıtlanıyor. Yatırımın kısıtlanması büyümeyi olumsuz etkiliyor.
Bu da ülkeyi dış kaynağa bağımlı bir hale getiriyor.

‘Tek önemli etken düşük reel faiz oranları’

Mahfi Eğilmez:
Tasarrufların artmamasının, gerilemesinin bence tek nedeni faiz. 1990’larda yatırımlar biraz arttı. Ancak tasarruflar artmadı. Tasarruflar artmayınca ekonomide cari açık haline geliyor. Bence Türkiye’de tasarrufların artmamasının tek nedeni, cari açığın oluşmasının en önemli nedeni faiz. Tasarruf için yeterli faiz yok. Faizin olmadığı yerde tasarruf olur mu?
2000’de ve öncesinde yüksek olan, yüzde 12 - 13 olan reel faiz şimdi 1 ve sıfır. Tek düşme nedeni budur.
Bazı araştırmalar tasarruf eğilimlerinde gelirin etkisini ölçüyor. Düşme nedeni olarak gelir gösteriliyor. Neden gelir olsun. Kişi başına gelir düzeyimiz 3 bin dolardan 10 bin dolara yükseldi, neden tasarruflar artmıyor?

Konut sektörünün hükümetten beklentileri

Konut sektörünün hükümetten beklentileri

Konut Geliştiricileri ve Yatırımcıları Derneği (KONUTDER) Başkanı Ömer Faruk Çelik, konut sektörünün üzerinde son derece yüksek bir dolaylı vergi ve harç yükü bulunduğunu, bu durumun alıcılara büyük bir yük getirdiğini belirterek, "Konutlarda KDV oranı eski duruma döndürülmeli veya en azından üst sınır yüzde 8 olmalı" dedi.

Ömer Faruk Çelik, KONUTDER Yönetim Kurulu üyelerinin de katılımıyla düzenlenen değerlendirme toplantısında yaptığı konuşmada, gayrimenkul ve inşaat sektörlerinin bir arada değerlendirilmesi gerektiğini kaydederek, bu şekilde ortaya çarpıcı sonuçların çıktığını söyledi.

İnşaat ve gayrimenkul faaliyetlerinin gayrisafi yurt içi hasıla (GSYİH) içindeki payının yüzde 14,2 olduğunu dile getiren Çelik, "Yani inşaat ve gayrimenkul sektörü Türkiye'nin en büyük ikinci sektörü haline gelmiş durumda. GSYİH'den yüzde 15,6 pay alan imalat sanayisinden sonra geliyor" diye konuştu. Çelik, sektörün eğitimli, eğitimsiz, kadın, erkek toplamda 2 milyon kişiyi istihdam ettiğini kaydederek, bu rakam 4 ile çarpıldığında sektörün 8 milyon kişiyi geçindirdiğinin ortaya çıktığını ifade etti.

İnşaat ve gayrimenkul sektörünün toplam istihdamın yüzde 7,6'sini sağladığını anlatan Çelik, istihdamda erkek oranının çok yüksek olduğunu aktardı. 

"İKİNCİ ELDE CİDDİ BİR SİRKÜLASYON VAR"
Ömer Faruk Çelik, geçen yıl 1 milyon 290 bin civarında konut satıldığını ve satışların yüzde 10,6 arttığını hatırlatarak, 600 bine yakın birinci el, 690 bin adet de ikinci el konut satıldığını anımsattı. Çelik, ikinci elde ciddi bir sirkülasyon olduğunu bildirdi. 
Markalı konut pazarının sadece İstanbul'da değil bütün Türkiye'de büyüdüğünü dile getiren Çelik, "Hatta geçen yıl 2014'e göre İstanbul'da markalı konut pazarı daha az büyümüş. İstanbul'da büyüme rakamları ortalama yüzde 10'lar civarında olan Ankara, İzmir, Antalya gibi illerin gerisinde kalmış" dedi.

"TÜRKİYE'DEN HERKES KONUT ALIYOR"
Çelik, bütün rakamlar gibi yabancıya konut satışında da iyiye gidildiğini belirterek, geçen yıl yabancılara 22 bin konut satışı gerçekleştirildiği ve 5 milyar dolarlık ciro elde yapıldığı bilgisini verdi. Yabancıya konut satışında en çok büyüyen illerin Yalova, Bursa ve İstanbul olduğunu anlatan Çelik, Antalya ve Aydın'ın ise küçüldüğünü söyledi. 
Çelik, "Yabancıya satışta en çok Araplara satıldığı düşünülüyor. Ancak sıralama Irak, Suudi Arabistan, Kuveyt, Rusya, İngiltere ve Almanya şeklinde. İran geçen yıl 8'inci sırada. Bu yıl ilk 5'e girer diye düşünüyorum. Bu verilere bakınca anlaşılıyor ki Türkiye'ye konut almak için dünyanın her yerinden alıcı geliyor. Bu sektörün başarısını kanıtlıyor" ifadelerini kullandı. 
Mütekabiliyet Yasası'nın çıkmasından sonra yabancıya satışın artmasına ilişkin bilgiler veren Çelik, ayrıca sektörün dünya genelinde yaptığı tanıtımların da etkili olduğunu bildirdi.

2016 BEKLENTİLERİ
Ömer Faruk Çelik, "2016'da GSYİH'de inşaat sektörü ve gayrimenkul faaliyetlerinde birinci ve ikinci el toplamında yüzde 5 gibi bir büyüme bekliyoruz. İnşaat sektöründeki istihdamın tüm çalışanların içindeki oranı yüzde 8'e çıkar diye düşünüyoruz" dedi. 
Birinci el konut satışlarında yüzde 7 artışla 600 binden 640 bine çıkmayı hedeflediklerini dile getiren Çelik, "Yabancıya konut satışından elde edilen cironun da 2 katına çıkarak 10 milyar dolara ulaşmasını bekliyoruz" diye konuştu. Çelik, bunun yeni pazarlara açılmakla ve tanıtım faaliyetleriyle gerçekleşebileceğinin altını çizdi.

KONUT SEKTÖRÜNÜN MALİYE BAKANLIĞI'NDAN BEKLENTİLERİ
Öngörülerinin gerçekleşmesi için kamu kuruluşlarından beklentileri olduğunu belirten Çelik, Türkiye'nin ikinci büyük sektörünün geçmiş mevzuatlarla uğraşmaması ve yeni şeyler üretmesi gerektiğini söyledi.
Çelik, sektörün temsilcileri olarak yıllardır bürokraside, siyasette ve bakanlıklarda istek ve şikayetlerini dile getirdiklerini ifade ederek, sözlerini şöyle sürdürdü: 
"Maliye Bakanlığı'ndan beklentilerimizi çıkardık. Sektör üzerinde son derece yüksek bir dolaylı vergi ve harç yükü bulunmaktadır. Bu da konut sahibi olmak isteyen alıcılar üzerinde ilave büyük bir yük gelmesine sebep olmaktadır. Bu çerçevede, arsalarda KDV oranı projelendirilen konutun KDV'si ile aynı tutulmalı (TOKI ve Emlak Konut GYO’nun tabi olduğu uygulamadır), konutlarda KDV oranı eski duruma döndürülmeli veya en azından üst sınırı yüzde 8 olmalı. Tapu harçları, belediyelerce takdir edilen ve gerçeği yansıtmayan emlak vergisi değerleri yerine, lisanslı değerleme şirketleri tarafından tespit edilen rayiç değerleri üzerinden alınmalı, damga vergisi kanununda yer alan üst sınır bir gayrimenkul projesi için yapılan tüm sözleşmeler için ayrı ayrı değil, toplu olarak uygulanmalı." 
Çelik, KDV oranının yüzde 8 ile sınırlandırılması durumunda ev fiyatlarının da ucuzlayabileceğini aktardı.

"YABANCILARA KONUT SATIŞI DÖVİZ KAZANDIRICI İŞLEM KABUL EDİLSİN"
Çelik, Ekonomi Bakanlığı'ndan "yabancıya yönelik yapılan konut satışlarının döviz kazandırıcı işlem olarak kabul edilmesini" beklediklerini ifade ederek, bunun satışların artmasına katkıda bulunacağını bildirdi. 
Gümrük ve Ticaret Bakanlığı'ndan da isteklerin olduğunu dile getiren Çelik, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü'nden tüketici ile sektörün karşı karşıya getirilmeyeceği düzenlemeler beklediklerini aktardı.

"YENİ İMAR KANUNU HAZIRLANMALI"
Çelik, Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'ndan beklentilerine ilişkin şunları söyledi: 

"1985 tarihli ve 15-20 kez değişiklik yapılan İmar Yasası'nda yeni bir değişiklik yapılması yerine; yeni bir İmar Kanunu hazırlanması gerektiği ve kesinleşmiş imar durumu ve inşaat ruhsatını müktesep hak kabul eden maddelerinin mutlaka yeni imar kanununda yer alması gerektiği kanaatindeyiz. Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği'nde revizyon çalışmaları yapılırken konut üreticisi ve konut kullanıcılarının her durumu suistimal edeceği ön kabulünden vazgeçilerek yasalara aykırı uygulama ve kullanımların -yönetmelik hükümleri ile değil- etkin bir denetim mekanizması ile cezalandırılması ve yönetmeliğin özgün mimari eserlerin yapılmasının önünü açacak şekilde özgürlükçü bir bakış açısıyla ele alınması gerektiği kanaatindeyiz."

BAKAN SARI'YA ÖZEL TEŞEKKÜR
Çelik, Ekonomi Bakanlığı, Gümrük ve Ticaret Bakanlığı, Maliye Bakanlığı ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na sektörü ciddiye aldıkları için teşekkür etti.

Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı'nın göreve gelişiyle Bakanlığa ve sektöre kadın elinin değdiğini ifade eden Çelik, bu durumun sektöre güzel gelişmeler getireceğini düşündüklerini söyledi.

Çelik, Danıştay'ın Planlı Alanlar Tip İmar Yönetmeliği Geçici 6. Maddesi'ni iptal etmesi sonrası panikleyerek apar topar Bakan Sarı'dan randevu istediklerini belirterek, Sarı ile hemen görüştüklerini ve durumu anlattıklarını anlattı. 
Sarı'nın görüşmeler yaparak 1 Ocak'ta bitecek yönetmelik için geçici çözüm bulduğunu anlatan Sarı, bu çalışmaları nedeniyle Bakan Sarı'ya özel teşekkür etti. 

22 Şubat 2016 Pazartesi

Hazır Beyan Sistemi mart ayında başlıyor

Kira Beyanname Sistemi

Maliye Bakanı Naci Ağbal, Önceden Hazırlanmış Kira Beyanname Sistemi’nin kapsamının genişletildiğini, mükelleflerin internetten onay verip işlemlerini tamamlayabileceklerini söyledi


Yaklaşık 1.5 milyon mükellefe beyanname kolaylığı geliyor. Maliye Bakanı Naci Ağbal, 4 yıldır uygulanan “Önceden Hazırlanmış Kira Beyanname Sistemi”nin kapsamının genişletildiğini belirterek mükelleflerin, artık sadece kira geliri için değil, ücret, menkul sermaye iradı ile diğer kazanç ve iratları için de hiçbir zahmete katlanmadan, internet üzerinden kendileri için hazırlanan beyannameyi onaylayarak işlemlerini tamamlayabileceğini bildirdi. Ağbal, 1.5 milyon vatandaşı ilgilendiren Hazır Beyan Sistemi’ni uygulamaya mart ayı itibarıyla başlayacaklarını kaydetti.
ÖDEME DE İNTERNETTEN
Söz konusu sistemle artık ilgili alanlardaki vergi hesaplamalarının otomatik olarak yapılacağını belirten Ağbal, sistemden yurtdışında yaşayan vatandaşların da yararlanabileceğini söyledi. Ağbal, “Bu sayede vatandaşlarımız, vergi dairesine veya mali müşavir, muhasebeci gibi bir uzmana ihtiyaç duymadan, internete girerek beyannamelerini kolayca verebilecek, vergilerini de yine internetten kredi kartı ile ödeyebilecek” ifadesini kullandı. Ağbal, her gün gelişen teknolojinin imkânlarını kullanarak mükelleflerin işlerini kolaylaştırmayı, aynı zamanda kayıtdışılıkla etkin olarak mücadele etmeyi hedeflediklerini söyledi. Ağbal, 4 yıldır uygulanan Önceden Hazırlanmış Kira Beyanname Sistemi sayesinde daha önce vergilendirilmeyen büyük bir meblağı da sistemin içine dahil etmiş olduklarını dile getirdi.
DEĞİŞİKLİK YAPILABİLECEK
Maliye Bakanı Ağbal, Hazır Beyan Sistemi’ne Gelir İdaresi Başkanlığı’nın internet sitesinden ulaşılabileceğini bildirdi.
MART AYINDA BAŞLIYOR
Beyan sistemindeki yeniliği anlatan Bakan Ağbal, “1,5 milyon vatandaşımızı ilgilendiren Hazır Beyan Sistemi’ni uygulamaya mart ayı itibarıyla başlıyoruz” diye konuştu.
'ZORUNLU DEĞİL'
Sistemden kira, ücret, menkul sermaye iradı ile diğer kazanç ve iratları ayrı ayrı veya birlikte elde eden mükelleflerin yararlanabileceğini belirten Ağbal, isteyenlerin beyannamelerini yine kâğıt ortamında verebileceğini de kaydetti. Ağbal, “Biz bu sistemi vatandaşlarımıza kolaylık olsun diye sunuyoruz ama ‘Ben eski usulde devam ederim, beyannamemi gider vergi dairesine veririm’ diyenler olursa onlara da en iyi şekilde hizmet vermeye devam edeceğiz” dedi.
BAKANLIĞIN VERGİ ALACAĞI 84 MİLYAR
Maliye Bakanlığı’nın 2015 yılı sonu itibarıyla vergi alacakları toplamının 84 milyar 33 milyon lira olduğu açıklandı. Maliye Bakanı Naci Ağbal, Cumhuriyet Halk Partisi Ankara Milletvekili Bülent Kuşoğlu’nun Plan ve Bütçe Komisyonu’ndaki sorularına yazılı cevap verdi.

21 Şubat 2016 Pazar

Gecekondular için yeni yasa tasarısı!

Gecekondular için yeni yasa tasarısı!

Çevre Bakanlığı, 1 Kasım 2015’ten önce inşa edilen kaçak yapılara elektrik, su ve doğalgaz bağlamaya izin verecek bir yasa tasarısı hazırlıyor. Tek şart 10 yıl içinde kentsel dönüşüme katılma taahhüdü
Hükümet, kaçak yapılara, kentsel dönüşüme girme koşuluyla elektrik, su ve doğalgaz bağlama izni vermeye hazırlanıyor. Yapı sahipleri elektrik, su ve doğalgaz bağlatabilmek için kentsel dönüşümü kabul ettiklerine dair taahhütname verecekler. Kentsel dönüşüm için ise 10 yıla kadar süre tanınacak. Konuyla ilgili açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bu düzenlemenin “izinsiz yapılara müsaade ediliyor” şeklinde algılanmaması gerektiğini söyledi. Önceki gün yapılan Bakanlar Kurulu toplantısında Çevre ve Şehircilik Bakanı Fatma Güldemet Sarı, kabine üyelerine bir sunum yaptı. Yasal altyapısı hazırlanan düzenlemeye göre, 1 Kasım 2015’ten önce inşa edilmiş kaçak yapılara elektrik, su ve doğalgaz bağlanacak. Bunun karşılığında mal sahipleri, “Kentsel dönüşüme rıza gösteriyorum” anlamına gelecek bir taahhütname verecek. Kaçak yapıya kentsel dönüşüm için 10 yıla kadar süre tanınacak. Yürürlükteki mevzuata göre, “kullanma ruhsatı” olmayan yapılara elektrik, su, doğalgaz, kanalizasyon gibi altyapı hizmetlerinin götürülmesi yasak.


“KENTSEL DÖNÜŞÜMÜ HIZLANDIRACAK”
Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, bazı büyükşehirler başta olmak üzere birçok kentte kaçak yapıların bulunduğu bölgelerin olduğunu ifade ederek “Bu, kentsel dönüşüm sürecini hızlandıracak bir unsurdur. ‘İzinsiz yapılara müsaade ediliyor’ şeklinde algılamamak lazım. Tam tersine, bundan sonra izinsiz yapı olmaması; mevcut izinsiz yapıların da kentsel dönüşüm içerisinde iyi şehirleşmeye kavuşabilmesi için atılmış bir reform adımıdır” ifadesini kullandı.


KAÇAK YAPILARIN YÜZDE 30-40’I ISTANBUL’DA
Elektrik Dağıtım Hizmetleri Derneği (ELDER) Genel Sekreteri Uğur Yüksel, bu sorunun Türkiye’nin kanayan bir yarası olduğunu söyledi. Mevzuatın, imar izni tamamlanmayan binalara elektrik bağlanmasına izin vermediğini, verilmesinin ise adli suç olduğunu belirten Genel Sekreter Yüksel, şunları söyledi: “İmar izni tamamlanmadan insanlar oturmaya başlıyor. Belediyeler suyunu bağlıyor. Elektriksiz yaşamak ise mümkün değil. Kaçak elektrik kullanımı yaygınlaşıyor. Elektrik dağıtım şirketlerine de bu yönde baskı yapılıyor. Bu Türkiye’nin realitesi. Bunun çözülmesi faydalı olur. Bu tür kaçak yapılar, ağırlıklı olarak yoğun göç alan illerimizde bulunuyor. Yüzde 30-40’ının İstanbul’da olduğunu söyleyebiliriz. Ankara, İzmir diğer büyükşehirler İstanbul’u izliyor.”


5 YILA KADAR HAPİS CEZASI VAR
Kaçak yapılara elektrik, su, telefon ve doğalgaz bağlanması 2014 yılında çıkan bir madde ile yasaklandı. Türk Ceza Kanunu’na göre 12 Ekim 2004 tarihinden sonra inşa edilen kaçak yapılara elektrik, su veya telefon bağlantısı yapılmasına müsaade eden kişilere bir yıldan beş yıla kadar hapis cezası öngörülüyor. Ancak uygulamada sorunlar yaşanıyor.


SUİSTİMALE KARŞI MUVAFFAKİYET İSTENİYOR
Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkilileri bu düzenlemenin bir af olarak görülmemesi gerektiğini belirterek “Riskli alan kapsamındaki kaçak yapılar için geçerli olacak. Kentsel dönüşüm için 5 artı 5 yıllık bir süre tanınacak. Kuzey Ankara gibi bazı kentsel dönüşüm çalışmaları 15 yıldır sürüyor. Uygulamanın suiistimal edilmemesi için muvaffakiyet isteniyor. Bunu imzalayanlar da daha sonra itiraz edemeyecek” dedi.
Volkan YANARDAĞ/ GAZETE HABERTÜRK

Vergi dairelerinde POS cihazı!

Vergi dairelerinde POS cihazı!

Vergi dairelerine POS cihazı geliyor.
Maliye Bakanı Naci Ağbal, mükelleflerin ödeme yükümlülüklerini hızlı ve kolay yerine getirebilmesi amacıyla alternatif ödeme kanalları geliştirdiklerini söyledi.

Tapu harçlarının kredi kartı ve banka kartı aracılığıyla ödenmesine imkan sağlamak için bazıtapu dairelerine ödeme terminalleri yerleştirdiklerini anlatan Ağbal, "Vergi dairelerinde POS cihazları ile tahsilata başlayacağız. Banka ve kredi kartı ile ödeme yapılabilecek" dedi. Bazı bankalar taksit de yapabilecek.
Takvim

'Gayrimenkul devir işlemleri noterlerde yapılmalı!'

'Gayrimenkul devir işlemleri noterlerde yapılmalı!'

Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi tarafından düzenlenen “Türk Medeni Kanunu ve Türk Borçlar Kanunu’nun Kabulünün 90’ıncı Yılı” Sempozyumu’nda konuşan Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şebnem Akipek Öcal, günümüzde gayrimenkul ile ilgili tüm işlemlerin tapu dairelerinde yapıldığını hatırlatarak, “Aslında devir işlemleri noterlerde yapılırsa hem daha sağlıklı olur, hem de tapu dairelerinin iş yükü azalır” dedi.
18 Şubat’ta gerçekleştirilen dördüncü oturumda “Taşınmazlar Üzerindeki Ayni Hakların Devrine İlişkin Taahhüt İşlemlerinin Şekli” başlıklı bir tebliğ sunan Kadir Has Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Şebnem Akipek Öcal, günümüz uygulamalarında gayrimenkuldevriyle ilgili hemen her türlü işlemin tapu müdürlüklerinde yapıldığını hatırlatarak, bunun noterlerde yapılmasının her açıdan daha güvenilir ve sağlıklı sonuçlarının olacağını ifade etti.


“RÜCU DAVASI AÇILMAMIŞ TAPU MÜDÜRÜ YOK!”
Gayrimenkul devir işlemlerinin mutlaka tapu müdürlüklerinde yapılmasının yasaya dayanmadığını ifade eden Prof. Dr. Öcal, “Medeni Kanun’un ilgili maddesi ‘Gayrimenkul devir işlemleri resmi şekilde yapılır’ diyor. Ancak bu resmi şekli açıklamıyor. Tapu Kanunu ise bu işlemin tapu müdürlüğünde yapılacağını söylüyor. Yargıtay ise 1988’de açıkladığı bir içtihadında bu maddeye dayanarak bir emsal hüküm oluşturduğu için bütün tapu işlemleri tapu müdürlüklerinde yapılıyor. Ancak tapu müdürlüklerinin esas görevi sicil, yani bu tip işlemlerin kaydını tutmaktır sadece. Günümüzde tapu daireleri gayrimenkulün devriyle de ilgilendiği için sicil işlemleri de aksayabiliyor ve bu alanda sorunlar da çıkıyor. Bu yüzden de bugün devletin rücu davası açmadığı tapu müdürü neredeyse yok. Çünkü kayıtta sorun çıkmış, devlet tazminat ödemiş, bu tazminatı da ilgili tapu müdüründen istiyor” diye konuştu.

NOTERDE GAYRİMENKUL SATIŞI NASIL YAPILIYOR?
Gayrimenkul devir işlemlerinin yurtdışında, özellikle de AB üyesi ülkelerde büyük ölçüde noterler vasıtasıyla yürütüldüğüne dikkat çeken Prof. Dr. Öcal, “Sistemin işleyişi şöyle:Gayrimenkulü devredecek ve devralacak olan şahıslar notere giderek sözleşme işlemlerininoter vasıtasıyla hallediyor. Noter de ilgili gayrimenkulün sicil kayıtlarını online olarak tapudan istiyor. Tapu müdürlüğü de bu bilgileri online ortamda iletiyor. Noter eğer şüpheli bir durum görürse uzman raporu isteyebiliyor. Bütün bu işlemlerden sonra noterde imzalanan sözleşme ve diğer bilgiler yine online ortamda tapu müdürlüğüne gidiyor ve kayda alınıyor. Bu yöntem hem çok daha hızlı, hem de çok daha güvenli. Ayrıca biliyorsunuz, gayrimenkul alım satımlarında devletin korkunç bir vergi kaybı var. Bu sistemle bunun da önüne geçilebilir. Çünkü ister nakit olsun, ister bankalar aracılığıyla olsun, gayrimenkulün bedelinin el değiştirmesine bizzat noter nezaret ediyor. Bu da hem yolsuz işlemi önlüyor, hem degayrimenkulün bedelinin doğru tespit edilmesi nedeniyle vergi kaybını ortadan kaldırıyor”ifadelerini kullandı.


“TAPU MEVZUATI DEĞİŞİRSE BU SİSTEM UYGULANABİLİR”
Bu sistemin Türkiye’de de uygulanmasının bir nevi zorunluluk olduğunu ifade eden Prof. Dr. Öcal, “Ancak bunun için Tapu Kanunu ve Tapu Sicil Tüzüğü’nün de söz konusu sisteme uyarlanması gerekiyor. Elbette noterlik sisteminin de elden geçirilmesi gerek. Zira noterler, hukuk eğitimi dışında başkaca özel bir eğitim almıyor. Avukatlık ruhsatına sahip olan herkes, ilgili başvuru prosedürünü tamamladıktan sonra noter olabilir. Bu durumun da iyileştirilmesi gerek. Nitekim bununla ilgili ciddi çalışmaların yürütüldüğünü de biliyoruz. Çok yakında ciddi yasal düzenlemelerin yapılması olası” ifadelerini kullandı.
Alanında uzman birçok hukukçunun konuşmacı olarak yer aldığı sempozyum, Kadir Has Üniversitesi’nde 20 Şubat’a kadar devam edecek.

20 milyon çalışana dörtlü güvence!

20 milyon çalışana dörtlü güvence!

20 milyon çalışana adeta koruma kalkanı olan 4 güvence bulunuyor: Her yıla 30 gün kıdem tazminatı, işten çıkarılmanız durumunda alacağınız ihbar, işe geri dönüşte 8 brüt ücret ve işsizlere 10 ay maaş bunlar arasında.
Türkiye'de 20 milyon çalışan iş güvencesi anlamında 4'lü bir korumaya sahip. Kanunlarda yer alan bu güvenceler zaman zaman kötü niyetle kullanılsa da bir hak olarak çalışanı kuruyor. İsterseniz bu haklarımızı özet olarak hatırlayalım. 

KIDEM TAZMİNATI 
Her yıl için 30 günlük brüt maaş kazandırır.

İHBAR TAZMİNATI 
Çalışılan yıla göre 8 haftalık ücret kazandırır.

İŞE GERİ DÖNÜŞ 
4 ile 8 brüt maaş arasında tazminat kazandırır.

İŞSİZLİK MAAŞI 
10 aya kadar aylık 1.317 liraya kadar ücret kazandırır.


HER YILA 30 GÜN TAZMİNAT: İşten kendi kusuru dışında çıkarılan ya da haklı bir sebeple istifa eden çalışanlara ödeniyor. Her yıl için bir brüt maaş olarak hesaplanıyor, çalışılan süre kadar ödeniyor. Bu ödemeden damga vergisi dışında kesinti yapılamıyor. Şimdi getirilmesi planlanan fon ile bu 1 yıl şartı bir güne inerken, işçinin parası da fonla güvence altına alınıyor, ödenmeme durumu ortadan kalkıyor. 

İHBAR SÜRESİ ÖDENİYOR: İşten çıkartılan ya da kendisi ayrılan işçi için konulan bir süreyi ifade ediyor. İşveren sizi işten çıkartmışsa belli bir süre iş arama izni vermek zorunda. Bunu vermiyorsa parasını ödüyor. 6 aydan kısa çalışan için 2 hafta, 6 ay 1.5 yıl arası ise 4 hafta, 3 yıla kadar sürmüşse 6 hafta, 3 yılı geçmişse 8 hafta karşılığı para ödeniyor. İşçi kendisi ayrılırsa bu süreler kadar önceden bildirme zorunluluğu var. 

GERİ DÖNÜŞE 8 BRÜT ÜCRET: İşçiyi koruyan en önemli haklardan birisi de işe geri dönüş. Bu işyerinde en az 6 ay çalışmış ve orada en az 30 işçi varsa çıkartılan kişi işine iade davası açabiliyor. İşten çıktıktan sonra bir ay içinde dava açma zorunluluğu var. Sebepsiz yere işten atılan birisi için geri dönüş kararı çıkıyor. İşveren 10 gün içinde başvuran işçisini 1 ay içinde geri almak zorunda. Almazsa 4 ile 8 brüt maaş arasında para ödüyor. 

İŞSİZE 10 AY MAAŞ: İşsiz kalanlar ihbar, kıdem, geri dönüş parası dışında işsizlik ücreti de alabiliyor. Son 3 yılda 600 gün ve son 4 ayda sigorta primleri yatan kişiler çalışma sürelerine göre işsizlik maaşı alıyor. İşsizlik maaşı brüt ücretin yüzde 40'ı kadar oluyor. Ama bir üst sınırı var. o da asgari ücretin yüzde 80'i. Yani bu yıl için 1.317 lira. Asgari ücret alan için ise en düşükişsizlik maaşı 658 lira. Maaş en fazla 10 ay ödeniyor. 

3.600'Ü BUL, ERKEN EMEKLİ OL
Çalışanların en büyük hayali, emekli olmak. Yasalar, bazı durumlarda çalışanlara erken emeklilik imkânı sunuyor. İşte formüller: 
-3.600 gün formülüyle emeklilik için 9 Eylül 1999'dan önce sigortalı olmak gerekiyor. 15 yıl sigortalılık süresi ve 10 yıl ödenmiş primi bulunanlar emekli olabiliyor. 
-Kadınlar 08.09.1981'den önce işe girmiş ise, 3.600 prim gününü tamamlayarak 50 yaşını doldurduktan sonra başka şarta bakılmaksızın emekli oluyor. Erkekler de 08.09.1976'dan önce ilk defa sigortalı olmuşlarsa yine bu günü tamamladıktan sonra 55 yaşında başka şarta bakılmaksızın emekli olabiliyor. 
-Erken emekli olmak için bir başka yöntem ise borçlanma. Erkekler askerlik, kadınlar da doğum borçlanmasıyla prim kazanıyor.
Faruk Erdem / Sabah